1. II. Meşrutiyet Dönemi Sağlık Politikaları
Osmanlı Devleti’nde klasik dönemde halka sağlık hizmeti veren vakıf kurumları olan darüşşifaların yapımı XVII. yüzyıldan sonra sürdürülmedi. Depremler ve yangınlar yüzünden harap olmaları yanında zengin gelir kaynaklarının XIX. yüzyılda kaybedilen topraklarda kalması veya başka kişi ve kurumlara devredilmesi gibi sebeplerle gereken onarımları yapılamadı ve kuruluş amacına uygun olarak işletilemez duruma geldi. Diğer yandan tıp alanındaki yenilikler karşısında yetersiz kalmaya başlayan, gelişen yeni tıbbın gereklerini karşılayamayan yapılarıyla darüşşifalar kuruluştaki işlevlerini kaybetti.
XIX. yüzyılda, en başta enfeksiyon hastalıkları olmak üzere pek çok sağlık sorunu ile baş etmek zorunda olan halk, her türlü bilim dışı kurum ve davranıştan şifa aramak zorunda kalmıştır. Diğer tüm konularda olduğu gibi, sağlık alanında da XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Batı’ya yönelim göze çarpmaktadır. Böylece, devlet eliyle yürütülen sağlık hizmetlerinin, saray ve ordu ile kısıtlı olan kapsamı genişletilmeye başlamış, yaygın kitlelere hizmet götürme anlayışının ilk adımları atılmıştır. Yaygın kitlelere sunulacak sağlık hizmetleri ile ilgili ilk merkezi birim 1870’de, Mekteb-i Tıbbiye Nezaretine bağlı Nezareti Tıbbiye-i Mülkiye adı ile, kurulmuştu. 1871’de ise, İdare-i Umumiye-i Tıbbiye-i Mülkiye Nizamnamesi ile Sıhhiye Müfettişlikleri ve Memleket Tabiplikleri kurularak yaygın örgütlenmenin hukuki yapısı oluşturulmuştu. 1906’da Meclis-i Maarifi Sıhhiye kurulmuş ve bu meclis 1908’de Meclis-i Umuru Tıbbiye-i Umumiye ismini alarak, günümüzdeki genel müdürlüğe eşdeğer olan bir statüye kavuşturulmuştur. Bu genel müdürlüğün örgütlenmesinde ise, İtalya’daki sağlık örgütlenmesi emsal alınmıştır. Genel müdürlük 1914’de Dahiliye Nezaretine bağlanmış ve Dahiliye Nezareti’nin adı Dahiliye ve Sıhhiye Nezareti’ne çevrilmiştir. Böylece, yaygın kitlelere götürülen sağlık hizmetleri İçişleri Bakanlığına bağlı bir genel müdürlük gözetiminde yürütülen devlet görevi olma özelliğine kavuşmuştur. Sağlık hizmetlerini yönetme görevi 1914 yılında kabul edilen bir kanun ile Dâhiliye Nezareti’ne (İçişleri Bakanlığı) bağlı olarak kurulan Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiye’sine yani Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir.
Osmanlıda ilk belediye, 1854’te merkezi hükümete bağlı olarak kurulmuştur. Belediyeler daha sonra sağlık alanında da görev üstlenmişlerdir. Yaklaşık 40 yıl sonra, Devlet sağlık teşkilatlanması için Vilayeti İdare-i Sıhhiye Nizamnamesi ismini taşıyan yeni bir nizamname daha yürürlüğe girmiştir. 1913’deki bu nizamname ile memleket tabipliğinin ya da genel ifade ile sağlık teşkilatlanmasının daha iyi organize edilmesi hedeflenmektedir. Bu nizamname ile il merkezlerinde Sağlık Müdürlükleri kurulmuştur.
2. II. Meşrutiyet Dönemi Sağlık Kurumları
2.1. Sivil Hastaneler
Klasik dönem anlayışında sivil hastaneler vakıflar vasıtasıyla kuruluyordu. II. Meşrutiyet döneminde kurulan hastaneler daha ziyade devlet eliyle İl Sağlık Müdürlükleri tarafından yapılmaktaydı. Bu dönemde faaliyete geçen sivil hastaneler ise Altıncı Dâire-i Belediyye Mecrûhîn Hastanesi ve Cerrahpaşa Zükûr Hastanesi’dir.
2.2 Askeri Hastaneler
Osmanlı ordusunda ve kalelerde tabip ve cerrah görevlendirilmesi eski tarihlere kadar gider. Ordunun sağlık işleri ordu hekimbaşısı ve cerrahbaşısı sorumluluğunda yürütülürdü. XVIII. yüzyılın sonlarında ve XIX. yüzyılda ordunun yeniden yapılandırılması faaliyetleri kapsamında Osmanlı coğrafyasının her yerinde asker hastaneleri kuruldu. II. Meşrutiyet Dönemi’nde kurulan hastaneler ise şunlardır; Ağa Hamamı Hastanesi, Çamlıca Asker Hastanesi, Davutpaşa Asker Hastanesi, Fenerbahçe Asker Hastanesi, İstihlâk-i Millî Cemiyeti Hastanesi, Moda Asker Hastanesi, Pangaltı Asker Hastanesi, Teâlî-i Nisvân Cemiyeti Hastanesi ve birçok geçici hastane açıldı.
2.3 Hıfzıssıhha Kurumları
Osmanlılar ’da genel halk sağlığına ilk dönemlerden itibaren önem verilmiştir. Hıfzıssıhhanın Batı’da XVII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren tıp ilminin ayrı bir dalı olarak ele alınması ve özellikle XIX. yüzyılda İngiltere ve Fransa gibi bazı ülkelerde halk sağlığını korumaya yönelik kanunlar çıkarılıp çeşitli komiteler kurulması Osmanlıları da etkiledi. İlk defa, genel sağlığı korumaya ve salgın hastalıkları önlemeye çalışan II. Mahmud, devamlı bir sağlık teşkilâtı ile o dönemde hıfzıssıhha için büyük önem taşıyan karantina teşkilâtını kurdu. Hıfzıssıhha hizmetlerinin en önemlilerinden olan dezenfeksiyon işlemi Osmanlılar ‘da yaygın biçimde uygulanmakta ve bu iş için tebhîr (tütsüleme, etüvden geçirme) aletleri kullanılmaktaydı. Salgın ve bulaşıcı hastalık zamanlarında tebhîrhâneler önemli hizmetler yapıyordu; pek çok tahaffüzhânede de tebhîr aletleri mevcuttu. Bunların dışında 1893 büyük kolera salgını sırasında İstanbul’da belediyeye bağlı olarak faaliyet gösteren Üsküdar, Galata ve Gedikpaşa tebhîrhâneleri açılmıştır. Bu tebhîrhâneler 1911 yılında Müessesât-ı Hayriyye-i Sıhhiyye Müdüriyeti’ne devredildi.
2.4 Gayrimüslim ve Yabancı Hastaneleri
Gayrimüslim tebaa, Avrupa devletleri ve Amerikalı misyonerler Osmanlı coğrafyasında çeşitli sağlık faaliyetlerinde bulundu, cemaatleri ve yurttaşları için hastaneler kurdu. Balat Mûsevî Hastanesi diye bilinen Or-Ahayim Hastanesi 1886’da Balat civarındaki fakirlere hizmet verilen bir dispanser olarak kuruldu. 1898’de hizmete açılan Balat Ayvan Saray’daki binasında hizmet gören, vakfı tarafından yönetilen hastane halen faaliyetini sürdürmektedir.
3. II. Meşrutiyet Dönemi Sağlık Eğitimi
II. Meşrutiyet dönemi eğitimi bazı özelliklere sahiptir. Siyaset ve fikir hayatındaki özgürlük ortamında en çok tartışılan konulardan biri eğitim olmuştur. Eğitimde okul ve öğrenci sayısı arttırılmaya çalışılmış, niteliğe fazla önem verilmemiştir. II. Meşrutiyet döneminde eğitimin genel özellikleri bunlarken sağlık eğitimi alanında da dönemin şartlarından dolayı fazla gelişme sağlanamamıştır.
XIX. yüzyılın sonlarında, sivil ve askeri tıp okulları eğitim metotlarını geliştirmeye çalışırken, Almanya’nın Doğu politikası gereği Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurması sırasında, Bonn’dan getirilen askeri hekim Deycke ve Rieder askeri tıp okulunu yeniden organize etmiş, Gülhane Tatbikat Hastanesini kurmuşlardır. Modern bir tıp mektebi için yeni bir bina yapılması teklifleri kabul edilerek Haydarpaşa’da günümüzde Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi olarak kullanılan binanın inşasına başlanmıştır. 1908’de Meşrutiyetin ilanından sonra, Cemil Paşa (Topuzlu) ile Babanzade İsmail Hakkı’nın gayretleriyle, iki tıbbiyenin aynı çatı altında toplanması uygun görüldüğünden, 1909’da sivil ve askeri tıp okulları birleştirilerek Haydarpaşa’da tamamlanan yeni binada İstanbul Dârülfünûnu’nun fakültesi olarak görevine devam etmiştir.
SONUÇ
Bütün devletlerde olduğu gibi Osmanlı Devleti’de klasik dönemden beri kamu sağlığını korumaya yönelik politikalar izlemiştir. İlk olarak vakıflar eliyle yürütülen bu politikaların XIX. yüzyılda değişmeye başladığını çalışmamızda gördük. Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu’nun ilanından sonra diğer disiplinlerde olduğu gibi sağlık alanında da Batı’ya bir yöneliş söz konusudur.
II. Meşrutiyet dönemi sağlık hizmetlerin de Tanzimat’a kıyas ile çok fazla yeniliğin göze çarpmadığını söylemek mümkündür. Dönemin siyasi ortamı ve ekonomik sıkıntılar hasebiyle sağlık alanında elle tutulur gelişmeler olmamış, daha ziyade Tanzimat’ın sağlık kurumlarının kısmen revize edildiği veya olduğu gibi işletildiği bir dönem olmuştur. Bununla beraber Osmanlı Devleti’nin askeri hüviyetinden kaynaklı ön planda olan askeri hastanelerin yanında artık sivil hastanelerinde etkinliğini arttırmaya başladığı bir dönem olmuştur. Sağlık alanında dönemin en önemli gelişmesi İl Sağlık Müdürlüklerinin kurulması olacaktır. Devlet artık sağlık hizmetini müdürlükler vasıtasıyla merkez dışındaki noktalara ulaştırmaya başlayacaktır. Yine bu dönemdeki salgın hastalıklara karşı halk sağlığını korumak birinci amaç edinilmiş ve bu kapsamda karantina gibi çeşitli önlemler uygulanmıştır.
KAYNAKÇA
BAYAT, Ali Haydar, Tıp Tarihi, Merkezefendi Geleneksel Tıp Derneği, İstanbul, 2010.
BEYLİK, Umut, KAYRAL, Halil İbrahim, ÇIRAKLI, Ümit, “13. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türk Sağlık Sisteminin Gelişim Süreci Üzerine Bir Derleme”, Sağlık Akademisyenleri Dergisi, Cilt 2, Sayı 4, 2015, ss.183-189
KAYSILI, Barış, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye’de Sağlık Eğitimi Üzerine Bir Araştırma, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Orta Öğretim Sosyal Alanlar Anabilim Dalı, Konya, 2006.
SARI, Nil, “Tıp Osmanlı Dönemi”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 41, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları İstanbul, 2012, ss. 101-111.
SARIYILDIZ, Gülden, “Osmanlılar’da Hıfzıssıhha”, TDV İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998, ss.319-321.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder